Geçtiğimiz bir sene içerisinde özellikle yeni çağ öğretileri içerisine dahil edilmeye çalışılan rune öğretisi, günümüzde aşk, para, bereket, ev, araba vb. vaat eden uygulamalardan ziyade çok daha derinliği olan kadim bir öğretidir. “Kadim” sıfatı ise “eski, eskiye dair, eski zamanlara ait, arkaik, primordial” anlamları taşır. Bu yüzden rune öğretisinin de dahil olduğu “kadim öğretiler” yeni çağ uygulamalarına uyarlanmaya çalışıldığında uzun pratiklerle, araştırmalarla içselleştirilmesi gereken öğretilerken yüzeysel ve işlevsiz uygulamalara dönüşürler. Yeni çağ öğretileri ve kadim öğretiler arasında uçurum gibi farklar vardır. Burada da rune öğretisini baz alarak bu farkların en belirgin olanlarından bahsedeceğim.
Para, ilişkiler, iş gibi gündelik hayata dair ihtiyaçlar tabii ki runelerin gücü kullanılarak elde edilebilir. Fakat bu çok kolay veya mucizevi bir süreç olmayabilir. Rune öğretisi, Odin’in öğretisidir. Odin ise bilge bir büyücü olmasının yanı sıra savaşın, savaşçıların, mücadelenin tanrısıdır. Bu bağlamda runelerin sunacağı destek bundan daha farklı olmayacaktır. Runeler her zaman hayatınıza mucizevi bir şekilde, bu zamana kadar elde edemediğiniz şeyleri gümüş bir tepside sunmayabilir. Örneğin, eğer iş bulmak istiyorsanız ve bunun için runelerden destek almak istiyorsanız, önce runelerin enerjisi sizi sınayabilir. Samimi bir şekilde, iş arayan herkesin geçtiği süreçlerden geçmeniz, her yere özgeçmişinizi göndermeniz, iş görüşmelerine gitmeniz, hatta bazı durumlarda işsizlik sıkıntısının içinden geçmeniz gerekebilir. Fark şu şekildedir: bu sürecin sonunda pes etmezseniz ve gönülden, samimi bir şekilde iş arayışınıza devam ederseniz runelerin size kapısını açacağı iş, hem severek yapacağınız hem de geçiminizi sağlayacağınız bir iş olabilir, çok çalışmayı seviyorsanız çok yoğun fakat iyi bir kazancı olan bir iş olabilir. Kısacası gelen iş, sevmediğiniz ve sadece günü kurtarmak için yapacağınız bir iş değil runelerin ilahi dokunuşuyla desteklenen bir iş olabilir. Ya da runeler size bu kapıyı hiç açmayacak da olabilir. Başka bir örnek daha verecek olursam, bir ilişkiniz olsun istiyorsanız ve runelerden destek almak istiyorsanız hayatınıza girecek kişiyle başlayacağınız ilişki ya rüya gibi bir ilişki olabilir ya da size sevmeyi ve aşkı öğretmek için hayatınızı alt üst edecek bir ilişki olabilir. Sevmeyi ve sevilmeyi bilmediğimiz ve bu duygulardan inatla kaçtığımız günümüzde, ikinci olasılık daha muhtemeldir. Sonucun nasıl olacağı tamamen rune öğretisini ne kadar günlük hayatınıza entegre edip içselleştirdiğinizle, rünik erdemlerle pratiğinizi ne kadar bir arada sürdürdüğünüzle alakalıdır.
Okuduğunuzda karmaşık veya korkutucu gelebilir ama aslında sadece çok basit bir kural vardır: bilmek. Runeleri ayrıntısıyla bildiğiniz sürece, enerjilerine aşina olduğunuz sürece endişe edeceğiniz bir durum yoktur. Bu, hayattaki herhangi bir eylem için geçerlidir, sadece rune öğretisine ait bir olgu değildir. Cerrah olmak istediğiniz zaman doğrudan elinizi kolunuzu sallayarak ameliyat odasına giremezsiniz. Bunun için akademik bir birikime sahip olmanız, pratik yapmanız, staj yapmanız, sınavlara girmeniz gerekir. Runelerde uzmanlaşmanın süreci de benzerdir. Hayatta başlamak istediğiniz herhangi bir yoldaki en temel kuralı burada da uygulamanız gerekir, o da oyunu kuralına göre oynamayı bilmektir.
Yukarıda verdiğim örnekler rune öğretisinin sadece küçük bir kısmıdır. Rune öğretisi çok daha derin bir öğretidir. Para ve bereketle ilgili uyguladığınız bir rune, para ve bereketle ilişkili olduğu için size bunu getirmez. Doğadaki bereketle, toprağın bereketiyle ilişkili olduğu için size bereketin kapısını açar. Bu yüzden toprağı anlamadan, betonların arasında yaşayıp bir kere bile toprağa gönülden dokunmadan, ağaçları, çiçekleri, bitkileri “görmeden”, gül ve ayrık otuna aynı sevgiyle yaklaşmadan bu rune size bereket getirmeyecektir. Gökyüzüne bakmadan, bulutları selamlamadan, yağmur yağdığında ve hava kapalı olduğunda yüz buruşturup havayı “kasvetli, kötü, boğucu, iğrenç” gibi sıfatlarla nitelendirdiğiniz zaman bununla ilişkili olan bir rune sembolü ne kadar denerseniz deneyin annenizle, babanızla, çocuğunuzla, sevgilinizle, eşinizle, arkadaşlarınızla olan iletişim problemlerini çözmeyecektir. Çünkü parayla ilgili, ilişkilerle ilgili, işte terfi almakla ilgili, evlilikle ilgili runeler yoktur. Toprakla, rüzgarla, ateşle, okyanuslarla, ağaçlarla, kayalarla, fırtınayla, yağmurla, şifayla, güneşle, atalarla ilgili runeler vardır. Bu yüzden her biri evrendeki ve doğadaki bir güce karşılık gelen ve onun enerjisini barındıran runeleri uygulayabilmek için önce sembolün gücünü sonra da karşılık geldiği enerjiyi anlamak gerekir. Bu da sadece okuyarak veya eğitimler sırasında anlatıcıyı dinleyerek değil, eyleme geçerek ve uzun pratikler yaparak mümkün olur. Uygulama yaparken de önemli olan nasıl bu enerjiyi ayırt edip istediğiniz bir amaca nasıl yönlendirebileceğinizi öğrenmektir. Bu da maalesef, yeni çağ uygulamalarındaki gibi, sadece niyet ederek olabilecek bir şey değildir. Niyet, kadim öğretilerde tek başına işe yarayan bir unsur değildir. Runeleri uygulayabilmek için temel olarak enerjiyi hareket ettirmeyi ve niyetten başka unsurları da çalışmalara dahil etmeyi öğrenmek gerekir. İnisiye bir rune ustası ancak bunu aktarabilir ve runelerin gücünün ruhunuza ve hayatınıza kök salmasını sağlayabilir.
Başlıkla ilgili bir diğer konu da runelerin anahtar kelimelerle, elementlerle, gezegenlerle, ağaçlarla sınırlandırılıyor olması. Evet, runelerin her biri evrendeki bir güce denk gelir ve elementler evrendeki temel güçlerdendir. Ancak “temel” rune öğretisinde (Elder Futhark alfabesinin aktarıldığı) 24 tane rune vardır. Bu 24 sembolden 4 elementle ilişkili 4 tane rune vardır. Gezegenimizde yüz binlerce ağaç türü mevcuttur. Elder Furthark’da ise sadece 2 ağaç 2 rune ile ilişkilidir. Diğer runelerin bağlı olduğu başka prensipler vardır. Bu prensiplerden bazıları elementleri ve ağaçları andırıyor olabilir tabii ki, fakat andırması doğrudan onunla bağlantılı olduğu anlamına gelmemektedir. Gezegenler ve burçlar ise çok farklı bir konu. Astroloji bir kenara dursun, runelerin astronomi biliminde ilerlememiş bir toplumdan geldiğini biliyoruz. Bu yüzden Mars’ın Jüpiter’in Venüs’ün bilinmediği bir coğrafyada gezegen ve rune bağlantısı hiçbir zaman yapılmamıştır ve hâlâ da yapılamaz, çünkü runeler bu tarz öğretilerle sınırlandırılabilecek bir sistem hiçbir zaman olmamıştır. Bu tür sınırlandırmaların içerisinde en ön plana çıkan da bir rune sembolünün sadece birkaç anahtar kelimeyle açıklanabileceğine ve anlaşılabileceğine dair algıdır. “Fehu bereketle ilişkilidir ve niyet edip yeşil renkle bir yerlere çizerseniz size bereket getirir” gibi bir anlatı Fehu’yu uygulamak için yeterli olmamakla birlikte bereket olarak istediğiniz şeyin tam tersini hayatınıza dahil edebilir. Anahtar kelimelerden ziyade “neden” sorusunu sorarak ilerlemek kişinin sembolü anlamasını ve içselleştirmesini sağlar. “Neden Fehu’nun ismi böyledir? Neden bereketle ilişkilidir? Neden toprakla ilişkilidir? Neden şekli bu şekildedir?” gibi onlarca sorunun cevabı sonrası ancak Fehu’ya dair algılarınız açılabilir. Bu diğer 23 rune için de diğer Futhark alfabelerindeki runeler için de alfabeler içinde yer almayan runeler için de aynı şekilde geçerlidir.
Element, gezegen, anahtar kelime gibi küçük sınırlandırmalarla runeleri öğrendiğinizi düşünmeniz madalyonun ters yüzünü size çevirebilir. İşler çığrından çıkabilir ve istemediğiniz bir sonuç elde edebilirsiniz. Runeleri kullanmaya başladığınızda bundan geri dönüş yoktur. Kadim öğretilerde yanlış bir uygulama yaptığınızda, yeni çağ öğretilerinde olduğu gibi, “iptal etme” diye bir şey yoktur. Yaptığınız hatalı bir rünik çalışmanın etkisini kırmak için (eğer bir etkisi olduysa) başka bir rünik çalışma yapmanız gerekir. Adaklar verip hayvanlar besleyip güzel niyetler ve iyiliklerle maalesef kadim uygulamaların etkilerini kırmak mümkün değildir.
Rune öğretisi çağımıza göre mistiktir, ancak spiritüel değildir. Yeni çağ öğretilerinden en büyük farklarından biri budur. Aydınlanma, uçma gibi vaatler vermez. Yahut her zaman pozitif ve ışık dolu bir yol değildir. Runeleri öğrenen kişi başka bir alemde, başka bir boyutta değildir. Gerçek yaşamın içindedir ve runelerin bilgeliğini ve gücünü en sağlam bir şekilde günlük hayatında yaşadıklarından edindiği deneyimlerle elde edecektir. Hayatta yükselmeyi de yıkılmayı da en uç noktalarına kadar deneyimlemenizi sağlayacak ve bunlarda çok sağlam bilgelikler size getirecektir. Diğer tüm kadim öğretiler gibi rune öğretisi de ayakları yere basan ve ayaklarınızı yere basmayı size öğretecek bir öğretidir. Tabii ki çok ileri çalışmalarda beden dışı seyahatler, trans konumunda vizyonlar almalar, diğer varlıklarla iletişim kurma gibi konular burada da vardır. Ancak bunların da amacı size kendimizi keşfetmek ve yaşadığımız gezegen ve evrenle uyumlu bir hale gelmekten çok uzak değildir. Bazı yeni çağ öğretilerinde olduğu gibi başka boyutlarda yaşama, eyleme geçmeden mucizeleri hayatınıza getirme gibi şeyler sunmaz rune öğretisi.
Son olarak, kadim öğretilerle yeni çağ öğretilerinin arasındaki en büyük farklardan bir diğeri de modern öğretilerde ve kitaplarda çok özel ve seçilmiş kişiler olduğunuzun size aktarılmasıdır. Kadim öğretilerde ve dolayısıyla rune öğretisinde böyle bir inanç yoktur. Bu çoğunuzun hoşuna gitmeyecek belki ama hiçbirimiz bir diğerimizden daha farklı, daha yetenekli, daha şifacı, daha spiritüel, daha mistik değiliz. Kadim öğretilerde her bir kişinin her şeyi yapabileceği inancı vardır. Kişi seçimleri sonucunda kendi uzmanlık alanında hayatta ilerler. Kimisi reiki master olur, kimisi rune master olur, kimisi şifacı olur, kimisi yogi olur, kimisi doktor olur, kimisi politikacı olur, kimisi muhasebeci olur, kimisi dolandırıcı olur, kimisi hırsız olur. Ancak kimse oturduğu yerde ya da sülalesindeki birkaç kişinin uyguladığı pratiklerden edindiği izlenimlerle, merak ettiği bir alana emek vermeden sadece öyle olduğuna inanarak şifacı, cadı, rune ustası, hemşire, doktor olamaz. “Ben şamanım, ben şifacıyım, ben cadıyım, ben guruyum” ya da “benim soyumda şamanlar var, şifacılar var” diyen kimseler genellikle iddia ettikleri alanda yetersizlerdir. Bunu söylediği an evrenin kendisinden desteğini çekeceğini bilir. Kadim öğretilerde kendini geliştirmiş kişiler yetenekleri hakkında ketumdur ve en önemlisi mütevazidir. Özel ve seçilmiş olduğuna inanmaktan ziyade kendisinin geldiği yere başkasının da gelebileceğini bilir ve aynı zamanda kararlı ve gönülden yolda yürümeyi isteyenlerin gelişimine yönelik destekleyicidir.